Akıllı Sözleşmelerin Türk Borçlar Kanununun Genel Hükümleri Yönünden İncelenmesi

Bilindiği üzere Akıllı Sözleşmeler günümüzün en çok merak uyandıran konularından biridir. Konu birçok kez genel olarak incelenmiş ancak Türk Borçlar Hukuku pratiğinde nasıl uygulama alanı bulacağına yönelik çalışmalar her zaman sınırlı olarak kalmıştır. İş bu çalışma ile Akıllı Sözleşmelerin Türk Borçlar Hukuku pratiğinde nasıl ele alınabileceğine yönelik sesli düşünce aktivitesi gerçekleştirilmektedir. Bu nedenle oldukça arı bir dil kullanılmaya çalışılmış, incelenen konular sınırlı tutulmuş ve akademik tartışmalardan mümkün mertebe uzak durulmuştur.

I. GİRİŞ

Son yıllarda kripto para birimleri ve bunların altında yatan blockchain teknolojisi birçok farklı gelişmeyi tetiklemiştir. Bu durumlardan birisi de akıllı sözleşmelerdir. Çalışmamızda ilk olarak akıllı sözleşmeler hakkında oldukça genel nitelikte giriş bilgileri verilecek olup bu bölümde akıllı sözleşmelerin tanımı, özellikleri, kullanım alanları ve teknik temel kavramları izah edilmeye çalışılacaktır. Sonrasında akıllı sözleşmeler hakkında Türk Borçlar Kanunu Genel Hükümleri yönünden değerlendirmede bulunulacaktır.

İlk olarak belirtmek gerekir ki Blockchain hakkında Teknocak.com internet adresinde yayımlanan “Blokzincir Teknolojileri” adlı yazı okunduktan sonra bu yazının okunması bu yazıyı daha iyi anlamlandırmanızı sağlayacaktır.

Akıllı sözleşmeler kavramı ilk olarak 1990’lı yıllarda avukat ve bilgisayar bilimcisi olan Nick Szabo tarafından kullanılmıştır. Szabo zaman içerisinde iki farklı tanım ortaya atmıştır:

  • Dijital şekilde yapılan sıralı taahhütler ile taahhütlerin yerine getirilirken izlenecek protokollerin bilgisayarlaştırılmış halidir.
  • Beşeri müdahaleye ihtiyaç duyulmaksızın otomatik bir şekilde sözleşmenin yerine getirilmesi ve uygulanmasının kendiliğinden gerçekleştiği dijital nitelikteki hesaplanabilir sözleşmelerdir.

Akıllı sözleşmelerin Blockchain teknolojisine dayanıp dayanmayacağı hususunda iki farklı görüş bulunmaktadır. 

  • Görüş 1: Akıllı sözleşmeler Blockchain teknolojisine dayanmak zorunda değildir (Max Raskin).
  • Görüş 2: Akıllı sözleşmeler Blockchain teknolojisine dayanmak zorundadır (Alexander Savelyev).

Kanımızca akıllı sözleşmeler Blockchain teknolojisine dayanmak zorunda değildir. Ancak Blockchain teknolojisinin getirdiği zenginliklerin oldukça fazla olması nedeniyle böyle bir tartışmanın yararsız olacağı ve bu nedenle pratik yarar gereğince akıllı sözleşmelerin Blockchain teknolojisine dayanması gerektiği fikri ile hareket etmek gerektiğini düşünüyoruz.

II. Teknik Temel Kavramlar

  1. Blockchain

Blockchain(blokzincir), kriptografik tekniklerle güvenliği sağlanan, teşvik yoluyla eşler arasında bir ağ üzerinden adem-i merkezi ve bağımsız bir şekilde yönetilen, içindeki blokların birbirine zincir gibi bağlandığı dağıtık veritabanıdır. Blokzincirin adem-i merkezi niteliği, blokzincirin merkezi bir sunucuya sahip olmaması ile açıklanabilir . Blokzincirde işlemler eşler arası (peer to peer /kullanıcıdan kullanıcıya) şeklinde gerçekleşmektedir. İşlemlerin eşler arası gerçekleşmesi demek gerçekleştirilecek işlemin taraflarının eşit bir şekilde aracı bulunmadan işlemi gerçekleştirmesi demektir. Bloklarda şifrelenmiş şekilde yer alan işlemler herkesçe görüntülenebilir ve takip edilebilir niteliktedir. Blokzincirdeki veriler sistem içinde zaman damgasına ait bloklara kaydedilir. Zaman damgası ile amaçlanan husus mükerrer ödemeyi engellemek, blokzincirin manipüle edilmesini önlemek ve kimlik doğrulamasını sağlamaktır. Kripto paraların temelinde farklı blokzincirler bulunmaktadır. Blokzincirler kamuya açık(public), kamuya kapalı(private) ve giriş izinli (permissioned)olmak üzere üç türlüdür. Kanımızca blokzincirlerin bu üç türe ayrılmasının nedeni işlem muhataplarının amaçlarıdır.

  1. Dağıtık Hesap Defteri (Trusted Distributed Ledger)

Uçtan uca bağlı ağlarda dağıtık şekilde saklanan, kullanıcıların kendi menfaatlerine dayalı değişiklik yapamadığı ve hesap defteridir. Bu kapsamda blokzincir adem-i merkeziyetçi dağıtık hesap defteridir. Akıllı sözleşmelerde dağıtık hesap defterinin en temel rolü taraflar arasındaki işleme ait verilerin kaydını içermiş olmasıdır.

  1. Ethereum

Akıllı sözleşmelerin ve bazı uygulamaların blokzincirde çalışmasını amaçlayan altyapı oluşturan ve programlama diline sahip blokzincirdir. Vitalik Buterin tarafından 2015 yılında oluşturulmuştur. Ethereum blokzincirinde kullanıcılar meydana getirdikleri bloklar karşılığında Ether adlı kripto para birimi ile teşvik alırlar. Ethereum blokzincirinde kullanıcılar kendi bilgisayarları ile ağa bağlanarak kendi uygulamalarını meydana getirebilirler. En büyük örnek: Akıllı sözleşmeler.

Blokzincir ağı üzerindeki her katılımcı makinede çalışan Ethereum VirtualMachine - EVM bulunur. EVM üzerinde çalışması istenen sözleşme uygun bir programlama dili ile hazırlanır ve ağa aktarılır. Sözleşmeler ağdaki EVM’lerde çalıştırılır.

III. Özellikleri

Programlama dili kalıbında bulunması (if-then-else)

Dağıtık ve merkezi olmayan platforma yüklenmesi

Dağıtık ve merkezi olmayan platformu oluşturan ağda çalışması

 

Merkeziyetsizliğin söz konusu olması

Kendi kendine uygulanabilir olması

Değişmezlik

Aracıları kısmen devre dışı bırakmış olması

Dış dünya ile Oracle kullanılarak iletişim sağlaması

 

IV. Avantajları

Güvenli ve şeffaf olması

Değişmez olması

Kendi kendine uygulanabilirliği

Güvenilir aracıları kısmen de olsa ortadan kaldırması

Sözleşmenin icrasında maliyeti düşürmesi

İş akışında hız kazandırması

 

V. Riskleri

Yazılım hataları

Esnek olmaması

Hazırlanması uzun sürmesi

Hukuk sistemlerinin tepkisinin belirsiz olması

Bağlantı problemleri

Özel anahtarın kaybedilmesi ihtimali

 

VI. Kullanım Alanları

Tedarik zinciri, perakende satış, sigorta, kira, tüketici işlemleri, kredi sözleşmeleri, kar payı ödemeleri, kamu kurumlarının sunduğu hizmetler, nesnelerin interneti gibi gelecekte birçok alanda uygulanabilir.

VII. Türk Borçlar Kanunu Genel Hükümlerinin Uygulanması

  1. Sözleşmenin Kurulması

Türk Borçlar Kanunu’na göre sözleşme tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirlerine uygun olarak açıklamalarıyla kurulur ve tarafların irade açıklaması açık veya örtülü olabilir. Sözleşmelerin kurulması için öneri, kabul ve tarafların anlaşması olmak üzere üç unsurun bir arada bulunması gerekir. Sözleşmenin esaslı noktalarını (olmazsa olmaz noktalarını) içeren ve bağlanma iradesi taşıyan (sözleşmenin diğer tarafının öneriyi tasdiklemesi ile sözleşme ile bağlı olmak bağlanma iradesidir) irade açıklamasına öneri denir. Örneğin bir kişinin saatini 500 TL’ye satacağını beyan etmesi bir öneridir. Kabul ise öneri ile uyuşan, öneriyi değiştirme amacı taşımayan ve bağlanma iradesi içeren irade açıklamasıdır. Az önce verilen örnekteki 500 TL’ye saati satın almayı kabul etmek ise kabuldür. Öneri ve kabul beyanlarından bahsederken öneriye davetten de bahsetmek gerekmektedir. Öneriye davette kişi başkalarının kendisine öneride bulunmasını teşvik eder, ancak bağlanma iradesi bulunmamaktadır. Bir kişinin saatini satacağını beyan etmesi ise bir öneridir. Çünkü herhangi bir bağlanma iradesi ve sözleşmenin esaslı unsurlarını içermemektedir.

Geleneksel sözleşmelerde olduğu gibi akıllı sözleşmelerde de öneri ve kabul beyanlarının uyuşarak bir araya gelmesi gerekmektedir. Ancak bu durumda beyanların öneri-kabul yönünden ayrımının yapılması gerekmektedir.

Kullanıcının özel anahtarını kullanarak işlemi onaylaması akıllı sözleşme taraflarının iradelerini yansıttıkları işlem olduğundan dolayı öneri ve kabul beyanları bu formda gerçekleşecektir. Öneren önerisini özel anahtarı ile ortaya koyup ağ katılımcılarıyla paylaştığı anda herkese açık öneri gündeme gelecektir. Kabulcü ise özel anahtarı ile bu beyanı onayladığında sözleşme kurulmuş olacaktır. Sözleşmenin kurulma anı ise blok üzerinde ağ katılımcılarının çoğunluğu tarafından tasdik edilmesi veya onay merci tarafından onaylanması anı olacaktır.

  1. Şekil

Türk Borçlar Kanunu’nun 12.maddesine göre, Sözleşmelerin geçerliliği, kanunda aksi öngörülmedikçe, hiçbir şekle bağlı değildir. Kanunda sözleşmeler için öngörülen şekil, kural olarak geçerlilik şeklidir. Öngörülen şekle uyulmaksızın kurulan sözleşmeler hüküm doğurmaz.

Türk Borçlar Kanunu’nun 14.maddesine göre, Yazılı şekilde yapılması öngörülen sözleşmelerde borç altına girenlerin imzalarının bulunması zorunludur. Kanunda aksi öngörülmedikçe, imzalı bir mektup, asılları borç altına girenlerce imzalanmış telgraf, teyit edilmiş olmaları kaydıyla faks veya buna benzer iletişim araçları ya da güvenli elektronik imza ile gönderilip saklanabilen metinler de yazılı şekil yerine geçer.

Hukukumuzda kural olarak sözleşmeler şekle tabi değildir. Bu nedenle kanunda aksi belirtilmediği sürece sözleşmeler herhangi bir şekle bağlı olmadan akdedilebilecektir. Satış sözleşmesi, kira sözleşmesi bu kapsamda değerlendirilebilir sözleşmelerdendir. 

Hukukumuzda şekil sözlü şekil ve yazılı şekil olmak üzere ikiye ayrılarak incelenebilir. 

  • Bazı sözleşmeler sözlü şekle tabidir. Sözlü şekle tabi sözleşmeler Borçlar Hukukundan ziyade Aile Hukukunda düzenlenmektedir. Örneğin Türk Medeni Kanunu’nun 142.maddesinde düzenlenen evlenme akdi sözlü şekle tabidir.
  • Bazı sözleşmeler de yazılı şekle tabidir. Yazılı şekil kendi içerisinde adi yazılı şekil, nitelikli yazılı şekil ve resmi yazılı şekil olmak üzere üçe ayrılarak incelenebilir.
    1. Adi yazılı şekle tabi sözleşmelerin kurulabilmesi için iradelerin yazıya dökülmüş olması yeterlidir. Alacağın devri sözleşmeleri bu kapsamda değerlendirilebilir. 
    2. Nitelikli yazılı şekle tabi sözleşmelerde kanunda sözleşmenin yazılı akdedileceği belirtilir ve yazılı şekle dair ilave unsurların da yerine getirilmesi istenmektedir. Örneğin kefalet sözleşmelerinde tarih, kefaletin müteselsil olup olmadığı, azami kefalet miktarının da yazıyla yazılması zorunlu olduğundan kefalet sözleşmeleri nitelikli yazılı şekle tabi sözleşmelerdir.
    3. Resmi yazılı şekle tabi sözleşmelerde ise sözleşmenin hem yazılı olması hem de resmi bir memur veya makamın onayı aranmaktadır. Taşınmaz satış sözleşmeleri, finansal kiralama sözleşmeleri ve motorlu araç satışı sözleşmeleri bu kapsamda değerlendirilmektedir.

Şekle tabi sözleşmenin şekle aykırı yapılması halinde sözleşme kesin hükümsüzlük ile sakat/geçersiz olacaktır. Bu nedenle akıllı sözleşmeler ile şekil arasındaki ilişkinin incelenmesi gerekmektedir. Hukukumuzda yazılılık sözleşmedeki hükümlerin kağıt formuna aktarılmasını ifade etmektedir. Örneğin bir sözleşmede yer alan hükümlerin çıktı alınıp imzalanması halinde şekil şartına uyulmuş ise sözleşme hukuken hüküm ve sonuçlarını doğuracaktır. 

Akıllı sözleşmenin hüküm ve sonuçlarını doğurabilmesi için bir sisteme ihtiyaç duyması gerektiğinden akıllı sözleşme kodlarının çıktı alınıp altının imzalanması ile akıllı sözleşme yazılılık şartını sağlamayacaktır. Dolayısıyla kanuni düzenleme getirilmediği müddetçe yazılı şekle tabi sözleşmelerin akıllı sözleşme formunda düzenlenmesi halinde geçersiz olacağı söylenecektir. Ancak şekil serbestisinin söz konusu olduğu veya sözlü şekle tabi sözleşmelerin akıllı sözleşme formunda düzenlenmesinin mümkün olduğu söylenebilecektir. Bu kapsamda Türk hukukunda tarafların akıllı sözleşme yoluyla kira sözleşmesi gibi şekle tabi olmayan sözleşmeleri akdetmesi mümkündür.

Yaptığımız bu açıklama üzerinde akıllı sözleşme kodundaki ifadelerin insanlar tarafından okunup yorumlanabileceği şeklinde itirazlar getirilebileceği ve bu kapsamda akıllı sözleşmelerin kodunun çıktı alınması halinde akıllı sözleşmenin yazılı olarak kurulabileceği yönünde görüşler ifade edilebilecektir. Ancak bu görüşe üç farklı sebeple katılmamız mümkün değildir: 

  • Akıllı sözleşmelerin tarihsel gelişimi ve teknik yapısı incelendiğinde akıllı sözleşmelerin esasında yazılılık ile zıt olduğu görülmektedir.
  • Akıllı sözleşmelerdeki kodların çıktı alınarak imzalanması halinde kurulacak olan sözleşme akıllı sözleşme formunda kurulmayacak olup sadece metni Türkçe olmayan bir sözleşme olacaktır. Dolayısıyla ortada herhangi bir akıllı sözleşme bulunmayacaktır.
  • Tarafların şekle tabi bir sözleşmeyi kurmak istediklerini varsayalım. Bu kapsamda şekle tabi sözleşmenin içerdiği hükümleri kağıt ortamına standart bir şekilde aktardıklarını, sözleşme eki olarak sözleşmeye yönelik akıllı sözleşme kodlarını eklediklerini ve en sonunda da akıllı sözleşme kodlarını çalıştırdıklarını kabul edelim. Bu durumda ortada şekle tabi sözleşme geçerli bir şekilde kurulmuş olacaktır. Ancak kurulan sözleşme akıllı sözleşme formunda değil kağıt formunda kurulacaktır. Bu nedenle sözleşmenin hüküm ve sonuçlarını doğurması için Blockchain ağında çalıştırılmış olması da gerekecektir.

 

  1. Dil (Lisan)

805 sayılı İktisadi Müesseselerde Mecburi Türkçe Kullanılması Hakkında Kanun m. 1’e göre Türk tabiiyetindeki şirket ve müesseseler Türkiye dahilindeki her türlü işlem, sözleşme, muhabere, hesap ve defterlerini Türkçe tutmak zorundadır. Aksi halde bu belge ve evraklara dayalı hak talebinde bulunan taraf lehine yorum yapılmaz (m.4). 

Akıllı sözleşmelerde sözleşmenin yazımında kullanılan programlama dilindeki ifadeler doğal olarak İngilizcedir. Bu durum akıllı sözleşmelerin 805 sayılı Kanun engeline takılması sonucunu doğurur mu ?

Görüş 1: Koddan bağımsız bir şekilde taraflar arasında anlaşma bulunduğu için 805 sayılı Kanun uygulanmaz.

Görüş 2: Görüş 1 uygulanabilir. Ayrıca tarafların sözleşmelerdeki tanım ve yapıları Türkçe olarak tasarlaması halinde 805 sayılı Kanun ekseninde tartışmaya dahi gerek yoktur.

Görüşümüz : Bu konuda ilk olarak akıllı sözleşme metnindeki programlama ifadelerindeki tanım ve yapıların Türkçe tasarlanıp tasarlanmadığına bakılmalıdır. Eğer bu tanım ve yapılar Türkçe tasarlanmış ise doğrudan akıllı sözleşmenin metni ve içeriği Türk hukukunda uygulanabilir bir yer edinecektir. Bu tanım ve yapıların Türkçe olmaması halinde ilgili sözleşme hakkında sözleşmelerin geçerlilik şekline tabi olması istisna olduğundan dolayı taraflar arasında sözlü olarak akdedilmiş bir sözleşme varmış gibi uygulama gerçekleştirilmeli, ancak hüküm olmayan hallerde akıllı sözleşme metninden yararlanılması gerekmektedir. Dolayısıyla 805 sayılı Kanun akıllı sözleşmelere ancak bu yolla uygulanabilir.

  1. Yorum

Tarafların iradeleri sözleşmelerin kurucu unsuru olduğundan dolayı taraf iradelerinin tespiti oldukça önemlidir. Taraf iradelerinin tespiti ise sözleşmenin yorumu faaliyeti ile gerçekleştirilir. Sözleşmelerin yorumu ise iradelerin anlam ve sonuçlarının ortaya konulması olarak tanımlanabilir.

Sözleşmenin yorumu gerçekleştirilirken üç farklı teoriden yararlanılabilir.

  • İrade teorisine göre yorum irade sahibinin amacına göre yapılır.
  • Beyan teorisine göre yorum iradenin beyan edildiği karşı tarafın iradesini beyan eden tarafından iradesinden anladığı anlama göre yapılır.
  • Güven teorisine göre yorum açıklanan iradeye dürüstlük kuralına gereğince muhatabının vermesi gereken anlam ile yapılır. Hukukumuzda yorum güven teorisine göre gerçekleştirilmektedir.

Sözleşmeleri yorumlarken aşağıdaki yöntemlerden yararlanmak mümkündür:

  • Sözleşme metninin içindeki ifadelerin dilbilgisel anlamlarının incelenmesi
  • Sözleşme metninin içindeki ifadelerin yorumunda o ifadelerin dayandığı tarihsel süreç ve olay örgüsünün incelenmesi
  • Sözleşme metninin içindeki ifadelerin hangi amaçla sözleşmeye eklendiğine yönelik inceleme yapılması
  • Sözleşme metnin içindeki ifadelerin birbiri ile olan ilişkisi ve sistematiğinin incelenmesi

Sözleşmeyi yorumlarken aşağıdaki yer alan ilkelerden yararlanmamız mümkündür:

  • Sözleşmeyi yorumlarken sözleşmenin sözü ve özü birlikte (lafzı ve amacı) esas alınmalıdır.
  • Sözleşmeyi yorumlarken sözleşmenin tamamı dikkate alınarak yorum gerçekleştirilmelidir.
  • Sözleşmeyi yorumlarken tarafların sözleşmeyi akdetmeden önceki hazırlık görüşmeleri de dikkate alınmalıdır.

Yukarıdaki teoriler ve ilkeler kapsamında akıllı sözleşmelerde yorum faaliyeti gerçekleştirilirken aşağıdaki üç husus hakkında cevap bulunması gerekmektedir:

1. Taraf iradelerinin doğru şekilde tespit edilmesi : Taraf iradelerinin doğru bir şekilde tespit edebilmek için sözleşme metinleri hakkında yukarıda belirtilen yorum ilkeleri, yorum yöntemleri ile kıyas, evleviyet ve zıt kanıt gibi yöntemlerden da yararlanılması gerekmektedir.

2. Taraf iradeleri ile akıllı sözleşmedeki kodların örtüşüp örtüşmediği : Akıllı sözleşmedeki kod ile taraf iradelerinin örtüşmemesi halinde taraf iradeleri üstün kabul edilecektir. Taraf iradelerine göre yapılan yorumun akıllı sözleşme üzerinde uygulanamayacağı sonucuna varılırsa sözleşme tarafların anlaşması veya iptal edilebilirlik yaptırımına göre sona erdirilebilir veya sorumluluk hükümlerine göre sorumluluklarına gidilebilir.

3. Akıllı sözleşme metnine “comment” eklenip eklenmediği : Comment akıllı sözleşmede yer alan kodların yazarları tarafından eklenen açıklama metinleridir. Comment niteliği itibarıyla akıllı sözleşme kodu gibi bağlayıcı değildir. Ancak taraf iradelerinin yorumlanması hususunda comment oldukça önemli bir yere sahiptir. Çünkü taraflar bizzat ilgili kodların yer aldığı dosyaya iradelerini ortaya koyan birtakım açıklamaları herhangi bir kod eklemeden herkesin anlayacağı bir şekilde belirtmektedir. Bu nedenle comment akıllı sözleşmelerin yorumunda kullanılan araçlardan biridir. 

Ancak comment ile akıllı sözleşmenin kodu veya taraf iradelerinin çatışması mümkündür. Bu durumda nasıl hareket edilecektir? Comment ile akıllı sözleşmenin kodu çatıştığında yapılacak yorumda comment taraf iradesi, sözleşmenin amacı ve akıllı sözleşmede yer alan kodlarla çok açık bir şekilde çelişmiyorsa comment dikkate alınmalıdır. Aksi bir durumda akıllı sözleşmenin kodları ve taraf iradeleri dikkate alınmalıdır. Taraf iradesi ile comment arasında bir çatışma var ise yapılacak yorumda doğal olarak taraf iradeleri dikkate alınır. Çünkü taraf iradeleri sözleşmenin kurucu unsurudur.

  1. İrade Bozukluğu Halleri

Türk hukukunda irade sakatlığı halleri yanılma (hata), aldatma (hile), korkutma (ikrah) olmak üzere üçe ayrılmakta olup irade sakatlığı hallerine dayanılarak sözleşmenin iptal edilerek geriye etkili geçersiz hale getirilebilecek veya sözleşme hükümleri değiştirilebilecektir. Ancak Blockchain teknolojisindeki değiştirilemezlik ilkesi nedeniyle sözleşmenin geriye etkili olarak geçersiz hale getirilmesi akıllı sözleşmelerde mümkün gözükmemektedir. Sözleşmenin geriye etkili olmasını sağlayacak bilginin Blockchain’e işlenmesi için ise katılımcıların çoğunluğunda bu değişikliğin yapılması / onayın alınması gerekecektir. Ancak bu durumun pratikte uygulanması imkansızdır. Dolayısıyla teorik olarak akıllı sözleşmelerde irade bozukluğu halleri uygulanabilir desek de pratikte böyle bir ihtimal mümkün değildir.

  1. Culpa in Contrahendo

Tarafların sözleşme kurulmadan önce birbirleriyle yaptıkları görüşmelerde birbirlerine zarar vermemesi gerekmektedir. Bu görüşmelerde tarafların birbirine verdiği zarlar nedeniyle sorumlulukları söz konusu olacak olup bu sorumluluğa culpa in contrahendo (sözleşme öncesi sorumluluk) denilmektedir. 

Culpa in contrahendo halinde Türk Borçlar Kanunu’nun hangi hükümlerinin uygulanacağı hususunda üç farklı görüş bulunmaktadır:

  • Görüş 1 : Taraflar arasında tıpkı bir sözleşme varmış gibi sözleşme sorumluluğu hükümleri (TBK 112) uygulanmalıdır.
  • Görüş 2 : Sözleşme görüşmeleri sırasında taraflar arasında halihazırda bir sözleşme bulunmadığından haksız fiil hükümleri (TBK 49 vd.) uygulanmalıdır.
  • Görüş 3 : Somut olayın özelliğine göre sözleşme sorumluluğu ve haksız fiil sorumluluğu arasında tercih yapılmalıdır.

Akıllı sözleşmeler yapılırken taraflar arasında bir görüşme söz konusu olacağından dolayı sözleşme görüşmelerinin gerçekleşeceği açıktır. Bu nedenle akıllı sözleşme akdedilmeden önce gerçekleştirilecek görüşmelerden dolayı taraflardan birinin uğrayacağı zararlar hakkında culpa in contrahendo kurumunun benimsenen görüş kapsamında uygulanması mümkündür.

  1. Borcun İfası ve İfa Edilmemesi

Akıllı sözleşmelerde taraflardan biri borcunu ifa ettiğinde diğer taraf sistem üzerinden alacağına kavuşmaktadır. Örneğin akıllı sözleşme ile bir internet sitesi üyeliğinin alındığını düşünelim. Ödeme borcunu ifa eden taraf ifası ile birlikte internet sitesi üyeliğine eriştiğinden alacağına/karşı edime kavuşmaktadır. Ancak her durumda ifa bu kadar kolay olmayacaktır. Örneğin ifada Blockchain dışındaki verilerden yararlanılıp yararlanılmadığı, blockchain dışında gerçekleşecek fiziksel bir davranışın gerekip gerekmeyeceği önemli ayrıntılardır. İfada fiziksel davranışın gerektiği hallerde (örneğin akıllı sözleşme ile kurulan taşınmaz kirası sözleşmesinde taşınmazın boşaltılması) fiziksel davranışın hiç gerçekleştirilmemesi veya kötü gerçekleştirilmesi hali karşımıza çıkabilir. Bu durum ile birlikte ifada meydana gelen diğer eksikliklerde kural olarak Türk Borçlar Kanunu’nun 112.maddesinden yararlanılabilir. 

Türk Borçlar Kanunu’nun 112.maddesine göre, borç hiç veya gereği gibi ifa edilmezse borçlu, kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alacaklının bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür. Anılan madde sözleşme sorumluluğunu düzenlemiş olup ifa edilememe halinde kural olarak iş bu hüküm uygulanacaktır. 

Ancak burada akıllı sözleşmeler özelinde iki noktaya parmak basmak gerekmektedir. Akıllı sözleşmede kodlama hatası yapan tarafın durumu nedir ? Kodlama hatası yapan taraf tespit edilemiyorsa nasıl hareket edilecektir?

Kodlama hatası akıllı sözleşmelerin en büyük risklerinden biridir. Kodlama hatası ile tarafların iradeleri ile beyanları arasında çelişki yaşanacak ve tarafların arzularından farklı bir sonuç doğacaktır. Kodlama hatasını kasıtlı veya ihmali bir şekilde yapan tarafın Türk Borçlar Kanunu’nun 112.maddesi gereğince sorumluluğu doğacağı açıktır. Ancak sorumluluğu doğan kişinin kodun yazılmasında destek aldığı veya temsilci olarak belirlediği kişiye rücu etme hakkı saklıdır.

Peki kodlama hatasını yapan tarafın tespit edilemeyeceği hallerde nasıl hareket edilmelidir? Böyle bir durumda üçlü ayrıma gidilmelidir:

  • Tüketici işlemlerinin (6502 sayılı Kanun 3.maddesi) gündeme geldiği hallerde tüketicinin kusuru ispatlanmadığı müddetçe kodlama hatasından tüketicinin değil sözleşmenin diğer tarafının sorumlu tutulması gerekmektedir. Çünkü tüketici ticari veya mesleki amaçlarla hareket etmemektedir.
  • Ticari işlerde (6102 sayılı Kanunda düzenlenmiştir) ise ikili ayrım yapılmalıdır. Tacirin basiret yükümü söz konusu olacağı için ticari işin diğer tarafının kasıtlı eyleminin ispatlanmadığı haller haricinde sorumluluk tüzel kişi tacirde bırakılmalıdır. Ancak ticari işin her iki tarafı da tacir ise böyle bir durumda sorumluluk taraflar üzerinde eşit bir şekilde paylaştırılmalıdır.
  • Tüketici işlemi veya ticari iş olmayan hallerde ise sorumluluk olayın özelliğine göre hakim tarafından hakça ve adaletli bir şekilde paylaştırılmalıdır.

 

  1. Temerrüt

Temerrüt borcun ifasında yaşanan nitelikli gecikmedir. Türk Borçlar Kanununa göre muaccel (vadesi gelmiş) bir borcun borçlusu kural olarak alacaklının ihtarı ile temerrüde düşer. Temerrüt sonucunda temerrüde düşen borçlu gecikme tazminatı, beklenmeyen halden sorumluluk, temerrüt faizi, aşkın zarar gibi kalemler ile sorumlu olabileceği gibi hakkında Türk Borçlar Kanunu’nun 123 ve devamındaki hükümlerinin uygulanması mümkün olabilecektir.

Temerrüt kurumunun uzunca açıklanması konumuz olmadığından sadece temerrüdün akıllı sözleşmelerde nasıl gerçekleşebileceğine yönelik açıklama yapılması gerekmektedir.

  • Akıllı sözleşmenin kendi içindeki nedenlerden dolayı temerrüt : Kural olarak söz edilemez. Çünkü akıllı sözleşmelerde kural olarak ifada gecikme söz konusu değildir.
  • Akıllı sözleşmenin dışındaki nedenden (dış dünyadaki etkenden) dolayı temerrüt : İstisnai hallerde gündeme gelebilir. Böyle bir durumda ifanın nasıl gerçekleştirileceği ve/veya bu durumda tarafların nasıl hareket edeceği hususunda akıllı sözleşmeye kod eklenmesi gerekmektedir. 

 

  1. Kusursuz İfa İmkansızlığı

Türk Borçlar Kanunu’nun 136.maddesine göre borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkansızlaşırsa borç sona erer ve borçlu borcundan kurtulur. Ancak akıllı sözleşmelerde bu durum geleneksel sözleşmelerdeki gibi kendiliğinden olamayacağı için Blockchain’e bu durumun aktarılması gerekmektedir. Bu hususta irade bozukluğu halleri başlığındaki açıklamalarımıza atıf yapmakla yetiniyoruz. Dolayısıyla Türk Borçlar Kanununda düzenlenen kusursuz ifa imkansızlık kurumunun şu aşamada uygulanması pek mümkün görünmemektedir. Konu hakkında ilave açıklamalar yapılması mümkün olup çalışmanın sınırlılığı gereğince ilave açıklamalarda bulunulmayacaktır.

  1. Dönme ve Fesih Beyanlarının Etkisi

Akıllı sözleşmelere sözleşmeyi geçmişe etkili olarak sona erdirme (dönme) ve ileriye etkili olarak sona erdirme (fesih) hükümlerinin eklenmesi mümkün olabilir mi ? Kanımızca akıllı sözleşmelerde ifa otomatik olduğundan dolayı tarafların iradesi ve yükümlülükleri yerine getirme hususlarında çabaları en aza indirilmiştir. Bu nedenle sözleşmeden dönme veya fesih durumunun gerçekleşmesi pratikte çok zordur.

KAYNAKÇA

Bilgili, Fatih ; Bilgili, Cengil, Blockchain ve Kripto Para Hukuku, Dora, 2019.

Çağlayan Aksoy, Pınar, Akıllı Sözleşmelerin Kuruluşu ve Geçerlilik Şartları, Oniklevha, 2021.

Çekin, Mesut Serdar, “Borçlar Hukuku ile Veri Koruma Hukuku Açısından Blockchain Teknolojisi ve Akıllı Sözleşmeler: Hukuk Düzenimizde Bir Paradigma Değişimine Gerek Var Mı?”, İstanbul Hukuk Mecmuası 77 (1), 2019, 315-341.

Doğancı, Doğa Ekrem, Blokzincirine Dayalı Akıllı Sözleşmelerin Hukuki Nitelikleri, Kuruluşu, Yorumu, İfası ve Bazı Örnek Hukuki Uygulamalar, Onikilevha, 2021.

Eren, Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Yetkin, 2018.

Kartal, Dilşah Büşra, “Smart Contracts”, Law In The Digitalization Era – ICLAS 2019 Proceedings Book, Onikilevha, 2019 (Ed. Murat Oruç).

Kapancı, Kadir Berk, “Özel Hukuk Penceresinden Blokzincir : “Sana Para” Değerleri ve “Akıllı Sözleşmeler” Üzerine Değerlendirmeler”, Gelişen Teknolojiler ve Hukuk I : Blokzincir, Onikilevha, 2020 (Ed. Eylem Aksoy Retornaz & Osman Gazi Güçlütürk).

Kılıçoğlu, Ahmet Mithat, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Turhan, 2016.

Mik, Eliza, “Smart Contracts: Terminology, Technical Limitations And Real World Complexity”, Law Innovation And Technology 9, N.2, 2017, s.269-300.

Oğuzman, Kemal ; Öz, Turgut, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Vedat, 2016.

Raskin, Max, “The Law And Legality Of Smart Contracts”, Georgetown Law Technology Review 305, C.1, 2017, 305-341.

Savelyev, Alexander, “Contract Law 2.0: ‘Smart’ Contracts As The Begining Of The End Of Classic Contract Law”, Information & Communications Technology Law 26, C.2, 2017, 116-134.

Szabo, Nick, “Smart Contracts: Building Blocks for Digital Markets”, 1996 (https://www.fon.hum.uva.nl/rob/Courses/InformationInSpeech/CDROM/Literature/LOTwinterschool2006/szabo.best.vwh.net/smart_contracts_2.html) (E.T. 06.04.2021)

Henüz Yorum Yapılmamış
Yorumunuzu Bırakın