Dünyamız hızla değişiyor, teknolojimiz ilerliyor, sanayimiz gelişiyor. Dijitalleşmeyle beraber neredeyse her gün uyandığımız zaman yeni bir şeyler karşımıza çıkıyor.
Karşımıza çıkan bu şeyler bizi dünyanın bir ucundan öteki ucuna dakikalar hatta saniyeler içinde götürüyor desek abartmış olmayız. Buraya kadar her şey gayet güzel ilerliyor.
Peki, biz teknolojinin hızına ayak uydurmaya çalışırken acaba dünyamız da bize ayak uydurabiliyor mu?
Galiba uyduramıyor. Öyle ya, uydursa her gün bir yenisiyle karşılaştığımız deniz kirliliği, su kirliliği, hava kirliliği ve buna benzer sorunlar gün geçtikçe etkisini arttırıp üzerimize gelemezdi değil mi?
Bunlardan biride ‘Küresel İklim Değişikliği’ belki de...
Alışık olmadığımız kışlar, gelmeyen baharlar, bitmeyen yazlar, ilham perilerimizin beklediği şiir sonbaharlar, tuhaf değil mi? Coğrafya da öğrendiklerimiz değişiyor sanki.Biyosferde ki canlı çeşitliliğinin azalması da çabası!
Küresel iklim değişikliği, sözlük anlamıyla ‘nedeni ne olursa olsun iklimin ortalama durumunda veya da değişkenliğinde onlarca yıl ya da daha uzun süre boyunca gerçekleşen değişiklikler’ biçiminde tanımlanmaktadır.Klimatoloji dalına göre atmosferik ya da astronomik değişikliklere karşılık gelir.Fosil yakıt kullanımı, sanayi süreçleri, ormansızlaşma, arazi kullanımı değişiklikleri vs. gibi çeşitli ‘İnsan’ etkileri sonucunda, önemli sera gazlarının atmosferdeki birikimleri sanayi devriminden beri hızla artmakta ve doğal sera etkisi kuvvetlenmektedir. Kuvvetlenen sera etkisinin en büyük etkisi yer kürenin enerji dengesi üzerinde zorlamalar oluşturarak yer küre iklimini ısıtmasıdır.
Aslında sera gazları sandığımız kadar korkunç bir şey olmadığı gibi aksine Dünyamızı yaşanabilir bir gezegen yapan büyük etmenlerden sadece biridir. İnsan sağlığına muazzam derece de zararlı olan kızılötesi ışınlarını tutan, atmosferin ısınmasını sağlayan ve yaşamı bize mümkün kılan ‘kararında sera gazlarıdır.’ desek abartmış olmayız. Fakat sıcaklıkların kararlı bir şekilde artması sel, heyelan ve orman yangını gibi afetlerin artmasını, kitlesel göç hareketlerin hızlanması gibi etkilerle bize kararında olan sera etkisini kontrol altında tutmazsak neler yapabileceğini, bir başka deyişle gücünü gösterdi.
Yapılan araştırmalar 1980'lerden beri her 10 yılda bir karaların ortalama sıcaklığı 0,20 derece, denizlerin ortalama sıcaklığı da 0,13 derece yükseldiğini gösterir niteliktedir. Bunun sonucuna bağlı olarak iklim kuşaklarında değişmeler meydana geldi, buzullar daha hızlı erimeye başladı ve kasırga, hortum sıcaklıklarla beraber pik seviyesine kadar çıktı, deniz seviyesinde ki kontrolsüz yükselmeler vs. küresel iklim değişikliğinin şiddetlenmesiyle beraber çok geçmeden dünyadan alacağımız cevaplar arasında çoktan yerini aldı bile...
Küresel ısınma bu şiddette devam ederse yapılan araştırmalar ortalama 80 yılda 4 derece ısınma olarak öngörülmektedir lakin bilim adamları tarafından yapılan araştırmalar mevcutta 1.3° Derece olan sıcaklığın 2.6° dereceye çıkması yaşanacak felaketleri 2 katına değil tam tamına 12 katına çıkaracağını benimsiyor, 2 santigrad dereceyi sınır olarak belirleyen bilim adamları, 2 santigrad dereceyi geçmesini n domino taşı etkisi yapıp çözümsüz büyük doğa olaylarına ve insanoğlunun kontrol edilebilecek sınırları dışına çıkması gibi sorunlara yol açacağını yapılan araştırmalarla gözler önüne seriyor.Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) kapsamında, iklim değişikliğinin azaltılması, adaptasyonu ve finansmanı hakkında 2015 yılında imzalanan, 2016 yılında yürürlüğe giren bir anlaşma ülkelerin onayına sunuldu bu anlaşmada amaç, Küresel ortalama sıcaklık artışını 2 °C artış seviyesi ile sınırlı tutmaktır ve hatta 1,5 °C için çaba harcanmasıdır. Çünkü sıcaklık artışını 2 °C yerine 1,5 ile sınırlamak riskler ve etkiler anlamında iklim değişikliğinin risklerini ve etkilerini önemli ölçüde azaltacağını kabul edilmektedir. Bunu sağlamak için emisyonların mümkün olan en kısa sürede azaltılması ve 21. yüzyılın ikinci yarısına kadar salınan ve tutulan sera gazlarının dengelenmesi hedeflenmektedir. Anlaşma ayrıca, tarafların iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine uyum sağlama yeteneğini artırmayı ve "düşük sera gazı emisyonları ve iklime dirençli kalkınma yolunda tutarlı bir finansman akışı" sağlama niyetindedir.
İşte bu yüzden 2015 yılında Ülkemizin de aralarında bulunduğu 195 ülke küresel ısınmayı 2 dereceyle sınırlandırmayı amaçlayan Paris İklim Sözleşmesi'ne imza attı.
Ülkeler Paris iklim anlaşmasıyla atmosfere saldıkları karbondioksit miktarını azaltmayı, bunun için de kömür, petrol gibi fosil yakıt tüketimini azaltmayı ve salınımı yapılan karbondioksit miktarını zarar vermeyecek şekilde kontrol altında tutacağını taahhüt etti.
Güzel yarınlar için…
Yorumunuzu Bırakın